14 Temmuz 2007 Cumartesi

KANSER NEDİR

KANSER NEDİR?
Kanser: vücut hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde üremeleri ile meydana gelen bir hastalıktır. Hücreler henüz tam bilinmeyen bir nedenle, kontrolsüz olarak bölünmeye başlarlar. Bu yüzden bedende hızlı hücre çoğalmasından oluşan kötü urlar oluşur ve bunlara kanser denir.
Kanser oluştuğu dokuya bağlı olarak yüzden fazla çeşidi olan bir hastalık grubudur. Kanserler tümörlerin ilk olarak başladıkları organa bağlı olarak sınıflandırılırlar. Örneğin ilk olarak akciğerde oluşan kansere Akciğer kanseri denir.
Kanser hücreleri civarlarındaki dokulara ulaşarak, kan ve lenf sistemi yoluyla ile vücudun diğer taraflarına yayılırlar. Buna metastaz denir. Metastaz yapan kanserlerin tedavisi genel olarak daha zordur.
Erken teşhis edilebildiği takdirde kanser tamamen tedavi edilebilir bir hastalıktır
KANSERLİ HÜCRELER NEDEN SÜREKLİ BÖLÜNÜR? Kültürde, normal hücreler komşu hücrelere yapışarak ilişkilerini devam ettirirler. Bu yapışma (adhezyon) noktalarında hücrelerde elektronca yoğun bir plak oluşur. Bununla birlikte, hücrelerin ameboid uzantılarında yavaşlama ve durma görülür. Bu olaya kontak inhibisyon denir. Bu şekilde, hücre bölünmesi kontrol edilir. Deneysel olarak, normal hücreler bir kültür ortamında kendilerine sağlanan ortam şartları ne kadar iyi olursa olsun kontak inhibisyon nedeniyle tek tabaka oluşturduktan sonra daha fazla çoğalmazlar. Çünkü, bölünme sınırlı sayıda olur. Fakat, kanser hücreleri sürekli çoğalarak birkaç tabakalı düzensiz kitleler oluştururlar. Bu da kanser hücrelerinde kontak inhibisyon kaybı olduğunu göstermektedir. KANSER NASIL OLUŞUR? Kanserlerin yaklaşık %80-90’ı çevresel ve/veya davranış faktörleri tarafından meydana gelir ve önlenebilme potansiyeli vardır. Kalıtım yoluyla kanser meydana gelme olasılığı çevresel faktörlere oranla çok daha azdır. x-ışınları, uv (ultraviyole-morötesi) ışınları gibi fiziksel ve bazı ilaçlar, polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi kimyasal faktörlerin yanında virüsler de biyolojik olarak normal karaktere sahip bir hücre kültürünü transforme ederek kanser oluşturabilirler. Kimyasal karsinojenler, tümörü ya uygulandığı yerde (örn: cilt) veya absorbe edildiği yerde (örn: bağırsak) ya da metabolizmanın durumuna göre karaciğer, böbrek gibi organlarda, bazen de direkt olarak alakası olmayan bir yerde meydana getirirler. Fakat, karsinojene maruz kalma kanser oluşturmak için tek başına bir sebep değildir. Karsinojenler ancak uygun yer ve zamanda kanser oluşturabilirler. Sayabileceğimiz bazı kimyasal karsinojenler şunlardır: ¨ Hidrokarbonlar: baca temizleyicileri, boya endüstrisinde kullanılan maddeler ¨ Aflatoksin ( küf mantarı tarafından sentezlenir) ¨ Nikel, krom ¨ Sigara (nikotin, tar) ¨ Yiyecek katkıları ¨ Birçok ilaçlar ¨ Parfümlerde kullanılan bazı kimyasallar Fiziksel faktörlerin, kanserojen kimyasal maddelerin veya onkojenik (kansere neden olan) virüslerin konak hücre genomu ile etkileşimleri sonucu hücreler değişmekte ve farklı antijenite kazanmaktadır. Bir normal hücrenin kontrolden çıkarak hızla bölünmesiyle oluşan kanserli hücrede birçok anormal doku antijeni belirmektedir. Tümör hücrelerinde yeni yeni antijenler oluşmakta ve normal antijenlerin kaybına veya değişikliğine neden olabilmektedir. Erken fötal dönemde, normalde bulunan protoonkogenlerin ( kansere sebep olabilme potansiyeli olan gen) farklılaşmasıyla anormal genler oluşmakta ve bunlara selüler onkogenler adı verilmektedir.
KANSERİN İLK İŞARETŞERİ
Erken tanı, bütün kanser türleri için hayati önem taşır. İnsanlar vücutlarında kanser başlangıcı anlamına gelebilecek olağandışı değişikliklere karşı her an uyanık olmalıdırlar. Kanserin en yaygın görülen ilk uyarı işaretlerini şöyle sıralanabilir: 1-Memede, testislerde veya vücudun herhangi bir yerinde şişlik veya doku sertleşmesi 2-İyileşmeyen bir yara veya lezyon 3-Geçmeyen ses kısıklığı veya, öksürükle birlikte kan gelmesi 4-Sürekli karın ağrısı, karın bölgesinde büyük yumrular veya, yutkunma zorluğu 5-Bağırsak hareketleri veya, idrara çıkma alışkanlıklarında değişiklikler 6-Ben veya siğillerde belirgin bir değişiklik 6-Olağandışı kanama veya akıntı 7-Beklenmedik kilo kaybı veya iştahsızlık 8-Aşırı yorgunluk, bitkinlik veya keyifsizlik 9-Sürekli ağrı (her zaman ağrı yapmayabilir) 9-Ağrı yapmayan ancak şişen ve küçülmeyen salgı bezleri Yukarıdaki belirtilerden hiçbiri kesin kanser tanısı anlamına gelmez. Bunlar kısa sürede, uygun tedaviyle iyileşebilecek 'iyi huylu' bir oluşumun belirtileri de olabilirler. Ama ne olursa olsun, derhal bir doktora gidip durumu bildirmek durumundayız.

KANSERDE KULLANILAN TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Özellikle erken teşhis edilen kanserler, tedavi edilebilir ve yıllarca kontrol altında tutulabilirler. Barsak, meme, mide, prostat, rahim, cilt ve diğer kanserlere yakalanmış birçok insan normal yaşamlarına devam edebilir. Kanserin tedavisi için 4 temel tıbbi yöntem vardır. Bunlar cerrahi, radyasyon tedavisi, immünorerapi ve kemoterapidir.

Cerrahi Tedavi Tümörün tamamının çıkarılması, vücuda yayılmadığı vakalarda en iyi tedavidir. Ameliyatla alınmayan bir kaç hücrenin bile yeni tümör oluşturabilmesi nedeni ile, cerrahi yöntemlerde tümörle birlikte bir kısım normal dokunun da alınması gerekir. Cerrahi yöntemle tümörün bir kısmı alınamadı ise radyoterapi veya kemoterapi ile kalan kanser hücreleri ortadan kaldırılmaya çalışılır. Radyoterapi ve kemoterapi kanserli hücrelerin yanında normal hücreleri de etkilediği için, bu tedaviler sınırlı dozlarda uygulanmaktadır. Bu ilaçlar kanser hücrelerini yok ederek büyümelerini ve çoğalmalarını durdururlar. Bu uygulama sırasında sağlıklı hücreler de bu ilaçlardan zarar görebilir. Fakat bu sağlıklı hücreler genellikle kemoterapiden sonra kendilerini yenilerler

Radyasyon Tedavisi (Radyoterapi) Radyasyon tedavisi ameliyatın uygun olmadığı veya cerrahın tümörü tamamen alamadığı durumlarda bir seçenek olabilir. Kanserin bölgesel olduğu ve hücrelerin radyasyona hassas olduğu durumlarda radyasyon tedavisi ilk seçenek olmalıdır. Yüksek enerjili radyasyon ışınları kanser hücrelerini yok eder ya da büyümelerini ve çoğalmalarını engelleyecek şekilde zarar verir. Eksternal (Dışarıdan) radyasyon genellikle ayaktan tedavi edilen hastalarda haftada 5 kez uygulanır. İnternal (İçeriden) radyasyon tedavisinde radyoaktif kaynakların yerleştirilmesi için cerrahi müdahale gerekir. Yerleştirmeler kalıcı olabilir veya bir süre sonra alınabilir.
İmmünoterapi Kanserin tedavisinde son zamanlarda kullanılan bir yaklaşımdır. Bu tedavi, kanserle savaşmak ve/veya kanserin yan etkilerinden korunmak için vücudun bağışıklık sisteminin kullanılmasıdır. Hastalara ait tümör hücreleri etkisiz hale getirilir ve laboratuar hayvanlarına enjekte edilir. Bu hücreler kansere karşı belirli antikorların üretimini canlandırırlar. Bu antikorlar daha sonra hayvanlardan alınarak hastalara enjekte edilir. Biyolojik Terapi de yeni bir tedavi şeklidir. Biyolojik tedavide vücudun savunma sistemini kuvvetlendirmek için birtakım doğal maddelerden ve çeşitli uyarıcılardan yararlanılır.

TERMİNAL HASTA BAKIMI VE DESTEK TEDAVİ Terminal Hasta Bakımı (Hospice bakımı) kanser hastalarının tedavisinde önemli yer tutar. Birçok kanser hastası iyileşemez duruma geldiğinde ve ölüme kadar geçen sürede terminal bakıma muhtaç olur. Terminal bakımda amaç hastanın şikayetlerini olabildiğince gidererek yaşam kalitesini yükseltmek ve hastayı tercihen aile ortamı içinde muhafaza etmek suretiyle ölüme giden doğal süreçte hasta ve aileye yardımcı olmaktır. Terminal Hasta Bakımının önemli bir parçasını oluşturan Destek Tedavi iyileştirme değil semptomların tedavisidir. Kanserli hastalarda en sık rastlanan ağrı, kabızlık, nefes darlığı, bulantı-kusma, dehidratasyon, ajitasyon gibi semptomlar tedavi edilerek, hastanın yaşam kalitesi iyileştirilmelidir. Terminal hasta bakımında ekip şefi hastanın bakımını üstlenmiş olan onkoloji uzmanıdır. Hastanın doktoru ile beraber hemşire, hastabakıcı ve hastanın ailesi ekibin diğer üyeleridir. Terminal hasta bakımı ideal olarak hastanın evinde yapılmalıdır. Bunun için gerekli alet ve gereçler (hasta yatağı, komod denen portatif tuvalet, oksijen tüpü, serum askısı, tekerlekli sandalye) artık günümüzde rahatlıkla temin edilebilmekte veya kiralanabilmektedir. Herhangi bir nedenden hasta bakımı evde yapılamayacak durumda ise (hastanın kişisel tercihi veya evin sosyal ortamı nedeni ile), hastayı bir hastaneye yatırarak ortamı mümkün olduğunca ev ortamına uyarlayarak terminal bakımı sürdürmek gerekebilir.Terminal Hasta Bakımının Gerekeceği Durumlar1. Metastatik Kanser2. Tedaviye rağmen ilerleyen hastalık3. Remisyondan sonra geri gelen hastalık (Rekürrens)4. Tedaviye uygun olmayan kanser hastası5. Tedaviyi kabul etmeyen kanser hastası6. Survisi (Yaşam beklentisi) 6 ayın altında olan hastaTerminal Bakım Planlanması ve Uygulanması1. Hasta ve ailesine terminal bakım/destek tedavi opsiyonlarının sunulması2. Hasta ve aileyi mevcut hizmet kuruluşları konusunda bilgilendirmek3. Gerektiğinde hasta ve aileyi uygun hizmet kuruluşuna yönlendirmekTerminal Bakım /Destek Tedavi esnasında sık sık durum değerlendirmesi yapılmalıdır.AĞRI Kanser hastalarının tamamında hastalığın herhangi bir döneminde ağrı şikayeti olur. Ağrının %85'i olağan tedavilere çok iyi cevap verir; %15'inde özelleşmiş teknikler gerekebilir. Hastalarda ağrı akut, kronik, aralıklı veya sürekli olabilir. Ağrının nedeni kanserli dokunun sinirlere, kemiklere, diğer dokularar ve organ zarlarına yaptığı baskıdır. Ağrı tedavisinde öncelikle ağrının nereden kaynaklandığını mümkün olduğunca tayin ettikten sonra akut veya kronik olduğunu belirlemek gerekir. Ağrının şiddetini tayin etmek için 0 - 10 arasında bir skalada hastaya ağrının şiddeti sorulur ( 0= ağrı yok ; 10 ağrı en şiddetli ). Hastanın daha önce kullandığı ağrı ilaçlarını ve bunlara verdiği cevabı öğrenmekte yarar vardır.Ağrı tedavisinde basamak tarzında (hafiften ağıra) ilaçlar kullanılmakla birlikte TEMEL İLAÇ MORFİN'DİR. Basamak tarzı tedavi ülkemiz şartlarında şöyle düşünülebilir:1. Paracetamol (Parol, Minoset)2. Non-steroidal anti-enflamatuar ilaçlar (Apranax, Endol, Felden vs)3. Paracetamol ve codein (Doladomon-P, Geralgine-K)4. Morfin (M-Eslon, MST Continus, enjektabl form) veya Fentanyl bant (Durogesic) Bunların ana ilaçların dışında yardımcı olarak kortizon türevleri (dekort), trisiklik antidepresanlar (laroxyl) kullanılabilir. İlaçların dışında soğuk /sıcak uygulamaları, masaj ve psikolojik teknikler (relaksasyon, meditasyon) yararlı olabilir.Ağrının nedeni ve cinsine bağlı olarak birçok durumda palyatif radyoterapi (kemik metastazları), sinir blokları, ve epidural kateter yoluyla ağrı tedavisi uygulanabilir. Ağrı tedavisi sırasında sürekli değerlendirme yaparak, tedavinin başarısı, hasta ve ailenin tedaviyi algılamaları ve tedavinin yan etkilerini (bulantı, sedasyon, kabızlık) belirlemek ve tedbir almak gerekir. Ülkemizde ağrı tedavisi algılanması ve uygulamasında önemli engeller vardır. Kültürel olarak ağrı çekilmesi normal kabul edilmektedir. Morfin türevi ilaçlar konusunda bilgisizlik ve yanlış inanışlar gerek hastalar, gerek halk gerekse profesyoneller arasında çok yaygındır. Tedavinin başarısı yönünde en önemli engel olan bilgisizlik konusunda ekstra çaba gösterilmeli ve hasta ve ailesi morfin türevi ilaçların yararı ve emniyeti konusunda bilgilendirilmelidir. Ağrı tedavisi uygulamasında doktordan direktif aldıktan sonra ilaçların düzenli alınması gerektiğini hastaya anlatmak ve bunu kontrol etmek gerekir. Gerekirse hastanın günlük tutması sağlanmalı ve tedavinin gidişatı yakından takip edilmelidir. Hastanın doktorunu da gerektiğinde bilgilendirerek tedavide gerekli değişiklerin yapılmasını kolaylaştırmalıdır.ELİMİNASYON PROBLEMLERİ (İDRAR VE DIŞKILAMA PROBLEMLERİ) Kanserli hastalarda kabızlığın en sık rastlanan nedeni laksatif ilaçları kullanmadan narkotik ilaç alımıdır. Bunun dışında az posalı gıdalardan oluşan beslenme, dehidratasyon, depresyon, hiperkalsemi de önemli kabızlık nedenleri arasındadır. Diarenin en sık rastlanan nedenleri ise fekal tıkaç, laksatif ilaçların aşırı kullanımı, kemoterapi ilaçlarının bazıları (campto, 5-FU) ve sfinkter kontrolu kaybıdır. İdrar yapmakta zorluk veya idrarı tutamamak ilaçların yan etkisi, spinal kord metastazı, şuur bozukluğu, üriner infeksiyon, ve dehidratasyon nedeni ile gelişebilir. Hastayı değerlendirirken iyi bir anamnez almak gerekir. Ardından batını muayene etmek gerekir. Probleme neden olan faktörleri göz önünde tutarak teşhise gitmek gerekir. Kabızlık tedavisinde en sık kullanılan ilaçlar senokot ve duphalac (laktuloz)'dır. Bunlarla sonuç alınmazsa ve 72 saat dışkılama olmamışsa lavman (lavmanlar basitten komplekse doğru, libalaks, fleet, iztonoik, cerrahi lavman şeklinde sıralanırlar) ve magnesie calcinee toz olarak kullanılabilir. Bu arada hastanın fekal tıkacı olmadığından emin olmakta ve varsa manuel olarak fekal tıkacı çıkartmak ve barsak temizlenene kadar lavmanlarla temizlemek gerekir. Dışkılama ve idrar problemleri olan hastalarda cildin bütünlüğü çok önemlidir. Cildin mümkün olduğunca dışkı veya idrarla temas etmesine mani olmak gerekir. DİSPNE (NEFES DARLIĞI) Kanserli hastalarda dispnenin çok çeşitli nedenleri vardır. Dispne en sık akciğer kanserinde görülür. Tümör hava yollarını tıkayabilir, lenfanjitik yayılım veya plevra'ya metastaz yaparak dispneye yol açar. Akciğer kanseri tedavisi sonucunda örneğin pnömenektomi, kemoterapi veya radyoterapi tedavisi sonucunda da dispne görülebilir. Kalp yetmezliği veya KOAH da kanserli hastalarda dispneyi arttırabilir veya nedeni olabilir. Pulmoner emboli kanserli hastalarda en sık rastlanan dispne nedenlerindendir. Özellikle kısa sürede gelişen dispne durumlarında, veya göğüs ağrısı hikayesi olan durumlarda ve pratik olarak her durumda akla gelmelidir. Kanser hastalarında infeksiyon (aspirasyon veya bakteryel pnömoni) sıklıkla dispneye yol açar. Dispnesi olan hastada anemi dispneyi arttırır. Nadiren anksiete de dispne nedeni olabilir ancak bu teşhis ancak diğer organik nedenler ekarte edilirse düşünülmelidir. Kanserli hatada dispneye genellikle anksiete ve öfke eşlik eder. Dispne tedavisinde en önemli ilaç morfin'dir. Ülkemizde morfin'in solunum durdurduğu ve dispnesi olanlarda sakıncalı olduğu yönünde yanlış bir inanç hakimdir. Tam tersine morfin dispnede kullanılması gereken en önemli ilaçtır. Morfine ek olarak Oksijen de yararlı olabilir. Bunun dışında bronkodilatörler, steroidler, ve gerekirse kan transfuzyonu yararlı olabilir. Kalp yetmezliği mevcutsa lasix önemli ölçüde rahatlık getirebilir. ANOREKSİ (İŞTAHSIZLIK) Anoreksi kanser'li hastalarda sık görülür. Bunun en önemli nedeni hastalığın kendisidir. Tedavi sonucunda da görülebilir. Hem hasta hem ailesinde önemli stres nedenidir. Hasta ne isterse ve ne zaman isterse yemelidir. Yemek konusunda hastayı zorlamakta yarar yoktur (sadece yeterli sıvı alması önemlidir). Terminal hastalarda enteral veya parenteral beslenme yapılmamalıdır. İlaç olarak megestrol (megace) veya düşük doz dexamethasone (dekort) yararlı olabilir.BULANTI-KUSMA Kanserli hastada bulantı-kusma için çok çeşitli nedenler vardır. Elektrolit ve sıvı dengesizliği (dehidratasyon, hiperkalsemi), gastrointestinal bozukluklar (ağızda mantar, tat bozukluğu, ince barsak tıkanıklığı, kabızlık), metastaz veya primer tümör, veya tedaviden dolayı (kemoterapi- radyoterapi veya destek ilaçlar) oluşabilir. Destek ilaçlar arasında en sık bulantı yapan narkotik ilaçlardır. Bulantı tedavisinde önce nedeni mümkün olduğunca ortadan kaldırmak sonra da anti-emetik ilaçlarla yardımcı olmak gerekir. Ülkemizde basitten komplekse doğru emedur (oral, IM, rektal), metpamid (oral, IV), H2 reseptör blokerleri (zofran, kytril) kullanılabilir. Dekort (dexamethsone) bütün antiemetiklerin yanında yardımcı olarak kullanılabilir.Nazogastrik tüp ancak barsak tıkanıklığı olan hastalarda (ince barsak tıkanıklığı- peritoneal karsinamatoz) kullanılmalı ve mecbur kalmadıkça tercih edilmemelidir.DEHİDRATASYON (SUSUZLUK) Dehidratasyon aslında terminal hastada çok kötü bir şey değildir. Ağız kuruluğunu tedavi etmek kaydı ile aileyi de eğiterek ve sakinleştirerek dehidratasyonu tedavi etmek gerekmez. Dehidratasyonun pozitif etkileri idrarın azalması (böylece idrar tutamama ve kateterizasyon ihtiyacı azalır), kusmanın azalması, akciğerde sekresyonların azalması ve asit ve ödemde azalmadır. Hastanın ağız bakımı iyi yapılır (bol buzlu su ile silinir) ve hasta rahat olursa aileye bu yararlar anlatılmalı ve hastaya sıvı takmaktan kaçınılmalıdır. Ancak hastanın ailesi hidrasyon konusunda ısrarlı olursa saygı duymak ve doktoru ile koordinasyon halinde sıvı tedavisi yapılmalıdır. HUZURSUZLUK VE AJİTASYON En sık nedenler geçmeyen ağrı, gergin mesane veya kolon, hiperkalsemi, serebral anoksi, dispne ve hareketsizliktir. Bazı ilaçlar da (kortizon, nöroleptikler) ajitasyona yol açabilir. Hastayı yalnız bırakmamak, ortamı emniyetli bir şekilde düzenlemek gerekir. Aile bireylerinin akşamları uyuması sağlanmalıdır. Bazı ilaçlar (haloperidol, chlorpromazine) ajitasyon tedavisinde yararlı olabilirAGONİ VE ÖLÜM Agoni ölümden hemen önceki safhadır. Saatler veya günler sürebilir. Hastanın şuuru genellikle kapalıdır ancak konuşulanları duyabilir veya bazı şeyleri hissedebilir. Agoni ve ölüm'ün terminal kanser hastalarında evde olmasında büyük yarar vardır. Hastayı rahatlatmak, ve aileyi bu konuda bilgilendirmek önemlidir. Hastanın ağrısını mutlak olarak gidermek, iyi bir ağız bakımı yapmak ve ailenin hasta ile huzurlu bir ortamda birlikte olmasını kolaylaştırmak gerekir. Hastanın yaşam fonksiyonları gittikçe yavaşlar, solunum ağırlaşır ve düzensizleşir ve sesli hale gelir. Bu durumun hastanın acı çekmesinden kaynaklanmadığı konusunda aileyi bilgilendirmek gerekir. Sekresyonların artmasına bağlı oluşan sesler için düşük doz atropin doktor direktifi altında lüzumu halinde uygulanabilir. Hastanın rahatlığı için morfin, diazem ve largaktil kullanılabilir. Ailenin ölmeye yakın hasta ile mümkün olduğunca beraber olması, hastanın ölmekte olduğunu anlamasına ve bu zamanı iyi değerlendirmesine yardımcı olmak gerekir. Sonuç olarak terminal bakım kanser hastasının tedavisinde önemli bir yer tutar. Bir kanser hastasını kemoterapi ile tedavi etmek kadar ve hatta daha fazla önem taşır. Terminal bakımda esas amaç hastanın kalan zamanını tercihen aile ortamı içinde şikayetleri en aza indirecek şekilde aktif olarak tedavi etmektir. Bu şekilde hasta yaşayacağı zamanı sevgi içinde ağrısı veya başka şikayetleri olmadan geçirebilir. Önemli olan hastanın ne kadar yaşayacağı değil, yaşadığı süreyi ne şekilde yaşadığı ve yaşam kalitesinin düzeyidir.







Kaynaklar
1. American Cancer Society
2. Cecil Textbook of Medicine
3. National Foundation for Cancer Research
4. National Cancer Institute
5. T.C Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı
6. Türkiye Kanserle Savaş Vakfı
7. Türkiye Kanser Derneği
8. Göğüs Kanseri Dayanışma Grubu

Hiç yorum yok: